Neden çalışmak, ama çok çalışmak zorundayız?
4 mins read

Neden çalışmak, ama çok çalışmak zorundayız?

Dünya tarihini döngüsel ele alan yaklaşıma mensup ve ABD ile ona bağımlı ülkelerin (İngiltere, Kanada, NAFTA ve AB’nin batıdaki üyeleri) sanayi ve ticareti bırakıp küresel bir faizcilikle uğraşmaya başladıkları için dünyadaki hegemon konumlarını kaybedeceklerini, onların yerini başka oyuncuların alacağını yazan bir kitabı irdeliyorduk. Peter Zeihan’ın Accidental Superpower kitabında Türkiye de yeni küresel oyuncu adayları arasında sayılıyor.

1950-2000 arasında ülkenin zengin bölgelerinden, Anadolu’ya sermaye akımının başlaması ile Türkiye’nin 90 yıllık uykusundan uyandığı görüşünü aktardığımız Zeihan, bunu Sovyetlerin çöküşü ile izah ediyor:

“Sovyet güçlerinin bir anda yok olmasıyla, Türkiye’nin doğu, kuzey ve kuzeybatı ufukları bir anda açıldı. Ancak ülke buna hazırlıksızdı; tıpkı şimdi serbest ticaret döneminin sona ermesine hazırlıksız olduğu gibi…”

Türkiye’nin dünyanın en değişken bölgelerinden biriyle kuşatıldığını belirten yazar, bölgeyi madde madde değerlendiriyor:

– Irak, bölgenin ne olacağı belli olmayan ülkesidir. Ya İran’ın uydusu olarak savrulup duracak, ya da Saddam-benzeri bir askeri diktatörlük olarak, her durumda Türkiye için sorun olacaktır.

– Lübnan ve Suriye modern devlet niteliklerini kaybederek, kent-devlet konumuna geçerek küçülecektir. Bu ülkelerde düzeni Türkiye sağlayacaktır.

– Yunanistan, ülke olmaktan çıkıp sadece bir coğrafi bölge olarak, Türkiye için savunma planlamasında göz önünde bulundurulması gereken bir unsur olmayacaktır.

– Bulgaristan ve Romanya, NATO ve AB üyesi olarak, istikrarları için Türkiye’yi kurtarıcı olarak göreceklerdir.

– Rusya, Türkiye’nin seçeneklerini sınırlamak için elinden geleni yapacak; Türkiye de ona karşı esnek de olsa rekabet edecektir.

– Ermenistan ve Gürcistan da çöküşle karşı karşıyadır; İran ile Rusya’nın — ve muhtemelen Türkiye’nin — baskısı altında kalacaklardır.

Zeihan’a göre, “bütün bu meydan okumalara rağmen” Türkiye, ABD ve AB’nin hegemonyasından sonraki yeni dönemde, önünde en çok fırsat olan ülke olacak; ancak üç alanda çok dikkat etmesi gerekecektir:

1. Bulgaristan ve Romanya üzerindeki Rus emellerinin yol açacağı, bu ülkelerin karşı karşıya kalacağı gıda sıkıntısını çözmek;

2. Muhtemelen Kerkük’ü işgal ederek, mutlaka petrol kaynaklarını sağlama bağlamak;

3. Ukrayna sorununda söz sahibi olmak.

Zeihan, Türkiye’nin en çok “başını ağrıtacak” konunun Irak üzerinde denetim kurmak olduğunu yazıyor. Ancak, demografik üstünlük sağlayan genç nüfusu ile Kafkaslarda Türk azınlıklarla, daha ötede Kazak ve Özbeklerle kuracağı sağlam bağlarla Türkiye’nin yeni dönemin yıldız oyuncularından olacağını yazan Zeihan, ülkenin karşısındaki tek sorunu, “Rusların dünya çapında eşsiz istihbarat ağına karşı koymak” olarak belirtiyor.

Bu kitabın Türkiye ile ilgili bölümünü neden özetlediğimi hatırlatmam gerekir: Bir önceki yazımda yerel seçimlerin ülkede bir değişim arzusunu gösterdiğini kaydederek, bu değişimin ancak şu anda ülkede savunma, enerji ve finansman alanlarında tam bağımsızlığı öngören mevcut siyasetin sürdürülmesi şartıyla gerçekleştirilmesi gerektiğini ifade etmiştim. Bu şartı ortaya çıkartan ise, Zeihan gibi bir çok siyasal analizcinin, önümüzdeki dönemle ilgili varsayımlarıdır. Türkiye güçlü bir savunma altyapısına sahip olmazsa, ihracat gelirlerini benzine-gaza yatırmaktan kurtulursa, ve kalkınmanın sürdürülmesi için sağlam sermaye kaynakları oluşturursa, ABD’siz ve AB’siz yeni döneme hazır olabilir. İşte bunun için istikrarlı şekilde çalışmak, ama çok çalışmak gerekiyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir